Pandemiden önce TV ekranları, iki bitkiyi karıştırıp çay çorba yapan, o esnada sunucunun müzik eşliğinde ritim tuttuğu danslarına katılan, çoğu en büyük ilimizin sosyetik mahallelerinde dükkan sahibi olan hekimler ile renkleniyordu.
Öyle ki bazen annem dahi onların temelsiz mesajları ya da önerileriyle karşıma çıkabiliyordu.
Memlekette ve sağlığı da tüketerek sermayesine katma azmindeki pek çok kapitalist ülkede pandemi öncesindeki ayarlar böyleydi.
Televizyon karşısında tüm gün hareketsiz , nasıl uzun yaşayacaklarını dinleyen kitleler.
Saptır-saldırcı (Ad Hominem; tezi çürütmek yerine, tez sahibini karalama safsatası) safsatacıların bana yönelttikleri en temel suçlaması “Pandemiden önce sizi hiç bilmiyorduk” olmuştur.
Meali; pandemiyi meşhur olmak için uydurdunuz…
Akıl vardı da mı tutuldu, hiç mi yoktu bilinmez ama tezleri de karşı tezleri de insanı, insanın aklı konusunda şüpheye sürükleyecek kadar tutarsız ve saçmadır.
Tabii çoğu bununla yetinmeyip kılık-kıyafetime, cinsiyetime saldırıp daha da azılılıları mahkeme salonlarında düellolara kalkışmışlardır.
Mitomani yani bir yalan kurgu yaratıp sahte iyilik/cennet vaadiyle yalnızca kazançlarını artırmakla kalmayıp epeyce ünleniyorlar.
Öyle ki şeyhler gibi bolca ve uçuran müritleri olanlar dahi var.
Ayrıca bu kişiler sağlık sisteminin kayırdığı, sevdiği kişilerdir.
Çünkü, aksayanı, yalanı, yanlışı gösterip olması gerekeni söyleyen biz gibi hekimleri, bilim insanlarını taciz ve taarruz etmeleri sağlık sistemini yürütenlerin yüreğine su serpmektedir.
Hal böyle olunca bir yandan, çalışmak, disiplin, azim gibi gereklilikleri yerine getiremeyecekleri için erişemeyecekleri konumlarımız ve hak edilmiş itibarımızın üzerinde tepinmenin şehveti bir yandan artan servetleriyle serpilmeyi, yeni alt başlıklar açmayı sürdürüyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşların, 21. yüzyılda halk sağlığı için belirttikleri en önemli tehditler arasında, salgınlar, iklim krizi ve bilim/aşı karşıtları yer alıyor.
Şimdilerde, tuzaklarına çekip yalnızca paralarını almakla kalmayıp oyalayıp sağlıklarından ettikleri, umutlarını tükettikleri bir hasta grubu var ki gerçekten insan yalnızca mitoman ve ihtiraslı değil aynı zamanda sadist ve sorumsuz olduklarından da emin oluyor.
Çoğu yine en büyük ilimizde ve çoğu bireysel dükkan sahibi hekimler, MS, ALS gibi çare arayan, teşhisi gecikebilen nörolojik hastalıkları olanları “Lyme Hastası” olduğuna ikna ediyor.
Lyme, kene teması ile bulaşan; ABD, Kanada ve Avrupa’da yaygın görülen bir hastalık dermatolojik, romatolojik, nörolojik ve kardiyak ağır komplikasyonları olabilen ve kronikleşebilen bir hastalık.
Nörolojik tutulum; ağrı, hissizlik, hafıza ve düşünme bozuklukları, felçler ile belirebiliyor.
Ama hiçbir zaman MS, ALS, Otizm gibi hastalıkların belirti ve bulgularını taklit etmiyor.
Teşhis için hastanın serumunda etken mikroorganizma ile karşılaşıldığını gösteren “antikor “ testlerinin pozitif olması gerekli.
Ancak bu testler pozitif bulunduğunda onların da doğrulandığı testler ile ilerlemek gerekiyor.
Testlerin, hastalık erken döneminde kenenin tutunduğu yerdeki tipik cilt bulgusu ya da ilgili rehberlerde tanımlanılmış tipik bulguları olan ve “endemik” olduğu Kuzey Amerika, Kanada, Orta, Doğu Avrupa’da yaşayan ya da oralarda bulunmuş kişilerde istenilmesi öneriliyor.
Türkiye endemik bölgelerden değil.
İklim krizi ve göçlerin bu hastalığın coğrafi yayılımını da artırması bekleniliyor.
Ama şimdilik hastalık bizde çok nadir ve olgular daha çok endemik bölgelere seyahatleri olmuş, orada bu kenelerle karşılaşabilecekleri açık hava etkinliklerine katılmış olanlar.
Bu arada testler negatif olduğu halde, “yalancı Lyme” teşhisi koyan hekimler hasta kanını alıp, hastaların alyuvarlarında renkli boyanmış mikrop ile ilişkili bir fotoğrafı hastaların eline tutuşturarak hastaları ikna ediyorlar.
Oysa LYME hastalığının teşhisi için böyle bir yöntem yok.
Ya da bazı laboratuvarlar ilgili kuruluşlarca yayınlanan tanı önerilerindeki testlerden çok farklı ve çok pahalı bazı hücre ya da moleküllerin ölçümüne dayalı testler yapıyorlar.
Sonra da sayısız kez antibiyotik tedavisinin yanında ozon, akupunktur, özel beslenme, destek tedavileri uyguluyorlar.
Hastaları ile gerçek etkileşimleri olan hekimler olarak , hekim olmuş, o eşsiz hekimlik yeminini etmiş kişilerin tutuldukları bu ün, servet arzusu ve mitomaninin sağlıklarımız için nasıl büyük bir tehdit olduğunu söylüyoruz.
Hem sistemin hem de bu kişilerin yaylım ateşine rağmen de söylemeyi sürdüreceğiz.